Glifosat kadın doğurganlığı ve üreme sağlığı için yaygın riskler oluşturuyor
Bilimsel çalışmalar, glifosatın sağlık üzerindeki etkileri arasında rahim hasarı, genetik değişiklikler ve hormon bozukluklarının da yer aldığını gösteriyor
İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmaları değerlendiren bir çalışma, dünyanın en yaygın kullanılan herbisiti olan glifosatın kadın hormonlarını bozduğunu, yumurtalıklara ve rahme zarar vererek gebe kalmayı zorlaştırabileceğini ortaya koydu.
21 Mart 2025’te Reproductive Sciences dergisinde yayımlanan çalışma, glifosatın endokrin sistemi bozucu özellikleri ve üreme toksisitesi nedeniyle polikistik over sendromu (PCOS) ve endometriozis ile de ilişkili olabileceğini ortaya koyuyor.
PCOS yumurtalıkları, doğurganlığı ve adet döngüsünü etkileyen pek çok semptomla birlikte görülen hormonal bir hastalık. Endometriozis ise rahim iç zarına benzer dokuların (endometrial doku) rahmin dışına da yayılmasıyla oluşan, genellikle ağrılı bir sağlık sorunu. Her iki durum da kısırlığın başlıca nedenleri arasında yer alıyor.
Araştırmacılar, “Bu bulgular birlikte değerlendirildiğinde, glifosat bazlı herbisitlere maruz kalma ile PCOS, endometriozis ve doğurganlıkta azalma/kısırlık gibi kadın üreme sistemi hastalıkları arasındaki potansiyel ilişkilere dair endişeler artıyor” diyor.
Çalışma, glifosat ve Roundup® gibi glifosat bazlı herbisitlerin uzun vadeli sağlık etkilerine dair giderek artan endişeleri öne çıkarıyor. Son yıllarda hızla artan glifosat kullanımı yalnızca ABD’deki tarım alanlarında yılda yaklaşık 110 bin tona ulaşıyor.
Glifosata deriyle temas, gıda ya da su tüketimi ve havadaki parçacıkların solunumu yoluyla maruz kalınabiliyor. Yapılan çalışmalarda, glifosat ve yıkım ürünü aminometilfosfonik asit (AMPA), kanda, anne sütünde ve idrarda tespit edildi. 2022’de gerçekleştirilen bir araştırma ise ABD’li yetişkinler ve çocuklardan alınan idrar örneklerinin %80’inden fazlasında glifosata rastlandığını ortaya koydu.
Glifosat maruziyetine bağlı çeşitli toksik etkiler
Her ne kadar ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) glifosatın güvenli olduğunu belirtse de, son araştırmalar bu maddenin kanser, erken nörogelişim bozuklukları, düşük doğum ağırlığı, karaciğer iltihabı, metabolizma bozuklukları, sinir sistemi üzerinde toksik etkiler ve Alzheimer ile Parkinson gibi hastalıklarla bağlantılı olabileceğini ortaya koyuyor.
Araştırmalar, glifosatın hem insanlar hem de laboratuvar hayvanları üzerinde hormonal değişikliklere, gelişimsel gecikmelere ve sperm sayısı ile kalitesinde azalmaya neden olabileceğini ortaya koydu. Ayrıca ilave kimyasallar içeren glifosat bazlı herbisitlerin, tek başına glifosata kıyasla daha toksik olduğunu gösteren başka çalışmalar da bulunuyor.
Bu değerlendirme kapsamında araştırmacılar, PubMed’de Mart 2024’e kadar yayımlanan çalışmaları analiz ederek glifosatın kadın üreme sistemi üzerindeki etkilerini ve üreme sağlığı sonuçlarına yönelik potansiyel klinik yansımaları inceledi. Kanıtlar, glifosatın kadın üreme sistemine zarar verebileceğine ve kısırlık ile hastalık riskini çeşitli yollarla artırabileceğine işaret ediyor:
- Gebelik riskleri: Glifosata maruz kalma, östrojen ve progesteron gibi temel gebelik hormonlarını bozabiliyor ve vücutta iltihaplanmayı artırabiliyor. Bu da, hayvan çalışmalarında görüldüğü üzere olumsuz gebelik sonuçlarına ve fetüs gelişiminde sorunlara yol açabiliyor.
- Rahim anormallikleri: Glifosat ve glifosat bazlı herbisitler (GBH), rahme zarar vererek yapısal değişikliklere neden olabiliyor, dokulara zarar verebiliyor, kan damarı oluşumu ve embriyo tutunması gibi gebelik süreçlerini bozabiliyor. Araştırmacılar, “GBH maruziyetine bağlı olarak rahim yapısı ve morfolojisinde meydana gelen bu değişikliklerin kısırlık, erken gebelik kaybı ve endometrial hiperplazi (rahim iç zarının anormal şekilde kalınlaşması) gibi sorunlara yol açabileceğini” belirtiyor.
- Yumurtalık hasarı: Çalışmalar, glifosata maruz kalmakla yumurtalık fonksiyonlarında zayıflama, yumurta sayısında azalma ve yumurta kalitesinde düşüş arasında bir ilişki olduğunu gösteriyor. Ayrıca glifosat, hormon üretimi ve yumurta gelişimi için hayati öneme sahip olan yumurtalık foliküllerine zarar verebiliyor ve bu da gebe kalmayı zorlaştırabiliyor.
- Oksidatif stres: Glifosat, reaktif oksijen türleri (ROS) olarak bilinen ve hücre, protein ve DNA hasarına yol açan zararlı moleküllerin seviyesini artırarak vücutta strese neden olabiliyor. Ayrıca oksidatif strese karşı koruma sağlayan ve yumurta (oosit) gelişimi için önemli olan çinko emilimini zorlaştırabilen glifosat, hücreleri oksidatif hasardan koruyan enzimlerin aktivitesini de azaltabiliyor. Bu durum, bağışıklık sistemi işlevlerini ve üreme sürecini bozabiliyor ve hormonlar, beyin fonksiyonları, metabolizma ve genler üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor.
- Genetik değişiklikler: Glifosat, DNA dizilimini değiştirmeden epigenetik yolla genlerin ifade şeklini (aktif veya inaktif) değiştirebiliyor. Bu durum, özellikle gebelikte ya da fetüs gelişiminin hassas dönemlerinde maruz kalınması halinde, doğumsal anomalilere neden olabiliyor. Üstelik bu genetik değişiklikler sonraki nesillere aktarılabiliyor ve doğrudan kimyasal maruziyet sona erdikten çok sonra bile hastalıklara zemin hazırlayabiliyor.
- Hormon bozukluğu: Glifosat, östrojen sinyal iletimine müdahale eden ve östrojen üretimi için gerekli bir enzimi baskılayan bir endokrin bozucu gibi davranarak yumurtalık fonksiyonlarını, rahmin yapısını, şeklini ve embriyonun rahme tutunmasını olumsuz etkileyebiliyor.
Araştırmacılar, glifosatın insan sağlığı, özellikle de kadın üreme sağlığı üzerindeki etkilerini tam olarak anlamanın kamu politikası kararlarında son derece önemli olduğunu belirtiyor. Ayrıca gelecekteki çalışmalarda glifosat bazlı herbisitlere daha güvenli alternatifler belirlenmesi gerektiğini de ekliyorlar.
Araştırmacılar, glifosat bazlı herbisitlerin kadın üreme sağlığı ve insan doğurganlığı üzerindeki etkilerini ortaya koymanın acil bir halk sağlığı meselesi olduğunu söylüyor.
Glifosata maruz kalma riskinizi azaltmak için organik ürünleri tercih edin, ev bahçelerinde herbisit kullanımından kaçının ve pestisitlerle çalışırken koruyucu ekipman kullanın. Kimyasal herbisitlere olan bağımlılığı azaltmak için otla mücadelede herbisit içermeyen yöntemleri ve yaşadığınız çevrede organik tarımı desteklemek de etkili olabilir.
Yazı: Pamela Ferdinand – U.S. Right to Know
Çeviri: Sinem Akşen
Tarım zehirlerini soframızdan uzak tutmak ve sağlıklı bir geleceği mümkün kılmak için Zehirsiz Kampanyayı imzala:
https://change.org/zehirsizsofralar