Güneşin üzerine doğduğu yamaç
Öğrenmenin, birlikte üretmenin ve paylaşmanın iç içe geçtiği bu yamaç, gıdayı yetiştirirken; emeği ve bilgiyi de paylaştırıyor.
Yazı: Azra Çelik Gökdan (Buğday Derneği gönüllü iletişim ekibi)
Fotoğraflar: Güneç Yaka Çiftliği
Şehirde yaşarken bazen insan somut olarak ne ürettiğini sorgularken, kendini doğada elle tutulur şeyler üretirken bulmak insana çok iyi geliyor. Benim hikâyem, Denizli’nin Çameli ilçesindeki Güneç Yaka Çiftliği’nde başladı. İlk gönüllü çiftlik deneyimimi Mart ayının soğuk günlerinde ceviz ve meyve ağaçları ile dolu olan bu çiftlikte geçirdim. 1.500 metre yükseklikte, sırtını çam ormanlarına yaslamış, önünde Kolak Köyü, arkasında ise Batı Toroslar’ın karla kaplı zirveleri…
Denizli’deki Güneç Yaka Çiftliği’nde geçen yılın soğuk kış günlerinde WWOOF / TaTuTa gönüllü olarak çalıştım. Mehmet ve Kevser Can çiftinin büyük bir titizlik, özen ve azim içeren bir çalışma ile kurdukları 90 dönüme yayılan bir alandaki bu çiftlik, ilk gönüllü çiftlik deneyimimdi ve somut bir çıktısı olan bir iş yapmanın mutluluğunu yaşattı bana.
Güneç Yaka, yalnızca güzel manzarasıyla değil, çeşit çeşit ürünüyle de bereketli bir yamaç. Başta ceviz olmak üzere badem, elma, erik, kiraz ve ıhlamur ağaçlarıyla çevrili. Ceviz bahçelerini saran üzüm asmaları da alanı verimli kullanmanın bir örneğini sergiliyor.

Mevsimine göre kuru fasulye, buğday, nohut, mısır gibi tahıllar da dönüşümlü olarak yetiştiriliyor. Gündelik mutfak ihtiyaçları bostandan karşılanıyor. Ama çiftlik yalnızca kendine yetmekle kalmıyor; yıl boyunca dayanıklı ürünlerden oluşan özenli bir hasat, web siteleri aracılığıyla biz şehirdekilere de ulaşıyor.
Ekolojik tarım yapmak demek, doğayla uyum içinde yaşamak demek. O yüzden çiftlikte üretim böceklerle, sincaplarla, arılarla, kuşlarla paylaşılıyor. “Bazı ürünleri bizden önce tüketiyorlar” diyorlar gülerek. Ama bunda bir kızgınlık yok. Bu paylaşımın, sürecin doğal ve gerekli bir parçası olduğuna inanıyorlar.
Öğrenerek, paylaşarak birlikte üretmek
Güneç Yaka Çiftliği yalnızca üretim yapan bir yer değil; aynı zamanda öğrenmenin, paylaşmanın ve birlikte yaşamanın da mekânı. 4 yıldır Buğday Derneği’nin yürüttüğü TaTuTa/WWOOF Türkiye Ekolojik Çiftlikler Ağı’nın üyesi olan çiftlik, Mayıs’tan Eylül sonuna kadar gönüllü kabul ediyor. 2024 yazında tam 40 gönüllü ağırlamışlar! Mehmet ve Kevser çiftinin gönüllülerle olan ilişkisi de çok kıymetli. “Bu işi neden yapıyoruz, daha iyi nasıl yapılır?” soruları ile budamadan ekime, fide dikiminden hasada kadar yapılan işe dair her adımı gönüllülerle paylaşarak birlikte çalışıyorlar. İyi bir planlamayla her gün verimli geçiyor; işin sadece kol gücünden değil, bilgiden ve birlikte üretmekten geçtiğini hissediyorsunuz.

Bana göre Mehmet ve Kevser, köye dönüşün en gerçek, en başarılı örneklerinden biri. Çünkü hepimizin hayalini kurduğu o “şehirden köye göç” hikâyesi sanıldığı kadar romantik değil. İstanbul’daki konfor alanlarımızı bırakıp doğaya dönmek, toprakla uğraşmak, doğa olaylarına göre yaşamak, bazen çamurda, bazen yalnızlıkta kalmak kolay değil. Ama Mehmet ve Kevser bu zorlukları göğüsleyerek yalnızca kendi hayatlarını değil, bu toprağı da dönüştürmüşler. Ve şimdi, bu dönüşümün bir parçası olmak isteyen herkese kapılarını açıyorlar.



Ben de Kevser Hanım’a, kırsala nasıl uyum sağladıklarını ve başarılarının sırlarının onlara göre ne olduğunu sordum: “Önce yarı zamanlı başladık, 2021’den itibaren tam zamanlı köyde kalıyoruz. Doğayı seviyoruz, fiziksel aktiviteyi, çalışmayı seviyoruz. Bu bir ekip işi; eşim ve ben birbirimizi destekliyor, işlerimizi kolaylaştırma, verimli ve kaliteli iş çıkarma konusunda sürekli görüş alışverişinde bulunuyoruz.
Sakinliği, sessizliği çok seven bir çiftiz. Aynı zamanda misafir ağırlamayı ve onlarla bilgi paylaşmayı da seviyoruz. Dolayısı ile bu ikisi birbirini destekliyor.
Ayrıca sürekli yeni projelerle heyecanımızı destekliyoruz. Yeterli ekonomik olgunluğa eriştiğimizde başka alanlarda da çalışma yapmayı planlıyoruz. Örneğin bu yaz bir meteor yağmuru izleme ve Fizik Kampı düzenliyoruz.”
Hasat zamanı!
Gönüllülerin günlük planlamasını düzenleyen Kevser Hanım çiftlikte işlerin Mayıs ayından itibaren yoğun olarak başladığını söylüyor. Mayıstan itibaren budama, gübreleme, budanmış dalların geri dönüşümü; ardından tahıl ve sebze yataklarının hazırlanması, sulama sistemi, ot biçme derken, Temmuz gelince hasat zamanı başlıyor. Her şey doğanın döngülerine göre planlı, her şey olması gerektiği gibi.
Çiftliğe ilk gittiğimde çok şaşırmıştım, herşey derli toplu, tüm ekipmanların, aletlerin, kısacası her şeyin gözlerden uzak, düzenli bir depolama alanı var. Taş evleri ise çiftçiliğin estetikle buluştuğu bir yer sanki.
Güneç Yaka’da geçirdiğim zaman beni çok mutlu etmişti. Çünkü çiftlikte çeşitli işlerde çalışmak ve bütün bunların sonucunda bir ürün elde etmek, insana gerçek bir tatmin duygusu veriyor. Şehirde yaptığımız birçok işte, 8-10 saatimizi geçirdiğimiz bir gün sonunda “ben bugün gerçekte ne ürettim, dünyaya ne faydam oldu, yaptığım şeyin gerçek bir katkısı var mı?” diye kendime soruyorum. Çiftlikte verdiğiniz emekler ise elle tutulur bir sonucu olan bir sonuç üretiyor, bunun verdiği tatmin duygusu bambaşka hissettiriyor insana.

Köklere geri dönmek
Mehmet Bey, babasının mirasını devralmaktan duyduğu mutluluğu şu sözlerle dile getiriyor:
“Babam Yusuf Can’dan yadigar, Güneç Yaka Çiftliği toprakları, 1968 yılında babamın çocuklarını okutabilmek için şehre göç etmek zorunda kalmasıyla terkedilmişti. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak eğitimimi ve mesleki yaşamımı sürdürürken bir yanım hep bu topraklarda yaşamanın ve bu toprakları tekrar üretken hale getirmenin hayalini kurdu.
2008 yılında eşim Kevser Can ile beraber ilk ceviz ağaçlarını tohumdan dikerek Güneç Yaka Çiftliği tarımsal faaliyetlerine başladık. 2021 yılı Mart ayında emekliliğe ayrılmamla birlikte tam zamanlı olarak çiftçilik hayatımız devam ediyor.
Çiftliğimize ‘güneşin üzerine doğduğu yamaç’ anlamına gelen Güneç Yaka ismini verdik. Çiftlikte bu isimle anılan bir tepe var. Ana babamız ve yöre halkı gibi biz de ‘güneş’i ‘güneç’ diye söyledik.
Toprağa bakışım da çocuklara bakışım gibi; onların bir doğası var ve bu doğa çerçevesinde minimum müdahale, maksimum emek ve destek…”
Siz de TaTuTa/WWOOF Türkiye programına katılarak ev sahibi ya da gönüllü olmak isterseniz tatuta.org adresini ziyaret edebilirsiniz.