Hayatınız sade, mutfağınız zehirsiz olsun
Buğday Derneği Strateji Kurulu Üyesi Oya Ayman, Pozitif Dergisi’nden Aslı Örnek’in sorularını yanıtladı: “Artık hem gezegeni hem de kendimizi yenileme vakti geldi.”
“Bu virüs olsa da olmasa da hayatlarımızda sadeleşmeye gitmez, tüketim alışkanlıklarımızı doğa dostu alışkanlıklara dönüştürmezsek, iklim krizi daha da derin yaralar açabilir ve biyolojik soykırımın sonuçları Covid 19’dan daha fazla sıkıntı ve acıya neden olabilir” diyor Oya Ayman. Koronavirüs (Covid-19) ile birlikte her birimizin hayatı evrildi. Farkındalığımız arttı. Bir virüs bize hayatımızda nelerin olmazsa olmazımız olduğunu, nelerle vedalaşmamız gerektiğini öğretti.
Sadeleşmek asıl meseleydi ki, bu pratiği ne kadar hayatımıza geçirmeye çalışsak da olmadığı zamanlar oluyordu. Bir de hepimiz çok önemli bir değeri yeniden keşfettik, o da toprak… Evlerimizde sebze yetiştirmenin tadını, kıymetini anladık. Koca koca binaların anlam ifade etmediğini; tarlaların, ayak basacak çimlerin, koklanacak çiçek ve ağaçların hayatımızdaki yerini düşündük. En çok dışarıdaki havayı özlemedik mi? Peki toprağa iyi davrandık mı bunca yıl? Ona baktık mı, ağaç diktik mi, sebze yetiştirdik mi ya da satın aldığımız sebze ve meyvelerin değerini bildik mi? Çoğumuz için bu soruların yanıtı “hayır” olabilir ama pandemi sonrası bunun değiştiği ya da bundan sonrası için değişeceği kesin. Çevrecilikle, temiz besinle, doğayla dost bir hayatla yakından ilgilenen Buğday Derneği Strateji Kurulu Üyesi ve serbest gazeteci Oya Ayman’la çevreye duyarlı ve sağlıklı alışveriş üzerine konuştuk. Anlattıklarının hem bizim hayatımız hem de gezegenimiz için farkındalık yaratması dileğiyle…
30 yılı aşkın bir gazetecilik serüveniniz var. Bu serüven sırasında işi gücü bırakıp, yaklaşık altı ay süren bir Güney Amerika seyahatine çıktınız. Bir röportajınızda, seyahatten döndükten sonraki yaşamınızı şekillendiren bir sorudan söz ediyorsunuz: “Ekolojik yaşamı desteklemek için ben ne yapabilirim?” Size bu soruyu sorduran ne oldu?
Oya Ayman: Gazetecilik hayatım boyunca hep başkalarına soru sordum. Yıllar önce bir toplantıda, Buğday Hareketi’nin kurucusu Victor Ananias’ın yaşamın döngüsünü anlattığı ve doğal döngülerin korunması için insanın sorumluluğuna dair bir konuşmasını dinledikten sonra kafamda tek bir soru canlandı, ama bu soruyu başkasına değil kendime sordum: “Gezegenin hayrı için ben ne yapabilirim?” Soruyu içtenlikle sorduğunuzda cevaplar da geliyor. Birkaç ay sonra postadan gelen Buğday Ekolojik Yaşam Bülteni’nin ilk sayısı bana o kadar samimi ve dolu dolu gelmişti ki, Victor’a telefon açıp tebrik ettim; bülten için yardıma hazır olduğumu söyledim. Bültenin ilk sayılarında yazılarımla verdiğim destek bir süre sonra arttı. Dördüncü sayıdan itibaren içerik oluşturmaya başladım ve ardından da bültenin editörlüğünü üstlendim. Buğday Ekolojik Yaşam Bülteni bir süre sonra dergiye dönüştü ve ekolojik yaşam bilgisinin yayılması konusunda ciddi bir kaynak, hatta bu konuda bilgi ve deneyimlere ihtiyaç duyanların iletişim kurduğu bir platform oldu. Daha sonra da ekolojik yaşamın desteklenmesi ve doğa dostu üretim ve tüketim yöntemlerinin yaygınlaşması konusunda fark yaratan modeller oluşturan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin alt yapısını oluşturdu.

Sizin gibi doğayla ilgilenmek isteyenler nereden başlamalı? Neler yapmalı?
Oya: Doğayla ilgilenmek çok geniş bir kavram… İnsanlar doğayla doğa sporları yapmaktan tutun da, doğa resimleri yapmaya kadar farklı şekillerde ilgilenebilir. Ekolojik yaşama destek olmak isteyenlerin yapabileceği o kadar çok şey var ki… Öncelikle ihtiyaçlarını gözden geçirip, gereksiz olanlardan vazgeçerek tüketimlerini azaltabilir; gıdadan kozmetiğe, temizlikten ulaşıma kadar doğa dostu seçimler yapabilir ve böylece hem sağlıklarını koruyabilir, hem de doğada bıraktıkları ayak izini küçültebilirler. Bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşlarına üye ya da destekçi olabilir, gönüllü olarak çalışabilirler. www.buğday.org sitesini ziyaret ederek yaşamın her alanında neler yapabileceklerini öğrenebilirler. Ayrıca Victor Ananias’ın Ekolojik Dönüşüm Rehberi’ndeki adımları da izleyebilirler.
İklim krizini es geçemeyiz
Korona sürecinden sonra çevrede ve hayatımızda artık neler değişecek ve değişmeli sizce?
Oya: Korona sırasında insanların uzun süre normal rutinleri dışında evde kalmaları, ihtiyaçlarını yeniden gözden geçirmelerine neden oldu. Pek çok insan gardırobundaki kıyafetlerin ne kadar fazla olduğunu, evde yemek pişirmenin; ekmeğini, yoğurdunu yapmanın keyfini, bağışıklık sisteminin ve buna bağlı olarak beslenmenin ve hareketin önemini, yaşamı için öncelikli olanların anlamını keşfetti. Pek çok insan, bu gezegeni paylaştığımız diğer varlıklarla olan ilişkimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini kavradı. Artık daha çok insan, türümüzün doğa üzerinde hâkimiyet kurma isteğinin ve diğer varlıkların yaşam alanlarına yaptığı müdahalelerin bir bumerang gibi dönüp dolaşıp bizi, çocuklarımızı, çevremizi nasıl etkilediğinin farkına varıyor.
Hayatımızda nelerin değişeceğini söylemek zor, ama neler değişmeli sorunuzun yanıtı gayet basit: Bu virüs olsa da olmasa da eğer hayatlarımızda sadeleşmeye gitmez, tüketim alışkanlıklarımızı doğa dostu kullanım alışkanlıklarına dönüştürmezsek, iklim krizi daha da derin yaralar açacak ve biyolojik soykırımın sonuçları Covid-19’dan daha fazla sıkıntı ve acıya neden olacak. Covid-19 sadece bir uyarı: Alışkanlıklarımızı hemen şimdi değiştirmemiz, gıdadan ulaşıma kadar her alanda doğa dostu üretimleri destekleyen seçimler yapmamız, “tüketici” olmak yerine doğa dostu “kullanıcı” olmanın yollarını araştırmamız, doğadaki ayak izlerimizi küçültmemiz gerekiyor. Bu konuda değişmeye açık olanlar için çok fazla yol, yöntem ve kaynak var… Önemli olan sadeleşme konusunda niyet etmek ve ilk adımları atmak.

Siz hep “tüketici değil, türetici olun ve hayatınızı sadeleştirin” mesajını veren birisiniz. Bunu nasıl yapabiliriz? Tüketim toplumunda yaşayan ve ne kadar üretip, ne kadar tükettiğini bilmeyen insanlarız. Nereden başlamalıyız?
Oya: Sadeleşmeye ve daha az tüketmeye karar verenler, ne kadar tükettiğini ölçerek işe başlayabilir. Kendinize bir defter alın ve ayda ne kadar elektrik, su, benzin, doğalgaz, kozmetik ve temizlik malzemesi tükettiğinizi listeleyin. Sonra gıdanızın ne kadarının nasıl yetiştirildiğini bildiğinizi, ne kadarının zehirsiz (canlı ve toprak sağlığına zarar vermeyen, suları kirletmeyen) olduğunu, kullandığınız enerjinin nasıl üretildiğini ve bu üretimin çevreye ve iklime etkilerini, giydiğiniz kıyafetlerin ne kadarının gerçek ihtiyacınız olduğunu, kullandığınız temizlik malzemelerinin ne kadarının ekolojik olduğunu, ayda ne kadar yiyeceği buzdolabınızın derinliklerinde unuttuğunuz için çöpe gönderdiğinizi ve bunun gibi tüketimlerinizin hepsini not alın. Sadece bunu yapmak bile önemli bir adım… Çünkü bunu yapmanız, çöpünüzü azaltmak, mutfak atıklarınızı komposta dönüştürmek, tasarruf etmek, gıdanızı zehirsiz ürettiğini bildiğiniz üreticilerden almanın yollarını araştırmak ve bunun gibi doğa dostu alışkanlık değişiklikleri için motive edici bir farkındalık sağlayacak.
Üreticinin desteğe ihtiyacı var!
Alışveriş önceliklerimiz değişecek, çevre dostu üreticileri daha çok destekleyeceğiz gibi düşünceler tüketiciler tarafından dile getirilmeye başladı. Üreticileri doğal gıda üretirken en çok ne zorluyor?
Oya: Üreticinin en çok motivasyona ve desteğe ihtiyacı var. Türeticilerle iş birliği yapmak, türeticilerin alım garantisi verdiği topluluk destekli tarım uygulamaları ve bu ortaklıklar sonucunda emeğinin karşılığını almak, üreticiler için motive edici oluyor. Sayısı giderek artan gıda topluluklarının, organik ve doğa dostu üretim yapan çiftçilerden alışveriş etmeleri ve onlarla kurdukları dostluklar bir yandan çiftçinin ürettiği değerin farkına varmasını sağlıyor, diğer yandan da kırla kent arasındaki bağların güçlenmesine neden oluyor. Gıda toplulukları ve tüketiciler, doğa dostu üreticileri sadece alışverişleriyle değil, aynı zamanda zehirsiz üretim konusunda bilgi ihtiyacı ve lojistik sorunların çözümü konularında da destekliyor.
“Daha iyi nasıl beslenirim?”

Yüzde 100 organik ürün üretmek ve bulmak mümkün mü?
Oya: Elbette… Bugün Türkiye’de sertifikalı organik ürünler üreten binlerce çiftçi, üretici var. Zehirsiz olarak üretim yaptıkları konusunda denetlenen ve belgelenen, üzerinde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ekolojik tarım logosu ile kontrol ve sertifikasyon kuruluşunun logosu bulunan organik sertifikalı ürünlere, Türkiye’nin çeşitli merkezlerinde kurulan ekolojik pazarlardan (www.ekolojikpazarlar.org), organik ve doğa dostu ürün satan dükkân ve internet sitelerinden, marketlerin organik ürün reyonlarından ulaşılabilir.
Geri dönüşüm de son dönemde ön plana çıkmaya başladı. Sizin tavsiyeleriniz ne olur?
Oya: Öncelikle yerel yönetimlerin mutfak atıkları ile metal, kâğıt, şişe ve plastik atıkları ayrı toplamaya yönelik çabalarını arttırmaları ve bütün kentlerde bu uygulamaya geçmeleri gerek. Bireysel olarak da yapabileceğimiz pek çok şey var; örneğin mutfak atıklarınızı kompost gübreye dönüştürmek çöpünüzün yüzde 70’ini dönüştürmeniz anlamına geliyor. Eve giren ambalajlı ürünleri azaltmak, plastik poşet yerine bez çanta kullanmak da çöpünüzü azaltmak için önemli adımlar. Ancak geri dönüşümden önce yapacaklarınız daha önemli: Bunun için ihtiyaçlarınızı gözden geçirip bazılarından vazgeçmek, kullan-at eşyaları alışveriş listenizden çıkarmak, ikinci el alışveriş alışkanlığını geliştirmek, kullanmadığınız eşya ve giysileri atmak yerine ihtiyacı olanlara vermek ya da takas etmek, kullanmadığınız bir eşya ya da giysiyi başka bir ihtiyacınıza dönüştürmenin yollarını araştırmak gibi yöntemleri hayatınıza sokabilirsiniz.
Doğa dostu adresler
Aslı Örnek’in Oya Ayman ile gerçekleştirdiği röportaj Pozitif Dergisi‘nin 36. sayısında yayımlanmıştır.