ENGLISH
DESTEK OL!
Gönüllü Ol
HABERLER

Orman alanları parçalanmasın

Yayınlanma Tarihi: 22 Eylül 2022
Orman alanları parçalanmasın

Gezegenimizin ortak mirası olan ormanlar tehdit altında. Ormanlar durdurak bilmeden yeni kararlarla, orman sınırları dışına çıkartılıyor. Ormancılık dışı faaliyetler ve iklim krizinin de tetiklemesiyle büyüyen yangınlar orman ekosisteminin bütünlüğünün bozularak yok olmasına neden oluyor. Yaşamın devamlılığı için ihtiyaç duyduğumuz ormanların sürdürülebilirliği, acil onarım ve koruma stratejilerinin hayata geçirilmesiyle mümkün.

Madencilik ve turizm gibi ormancılık dışı faaliyetler ve çoğu insan kaynaklı orman yangınları, bildiğimiz anlamdaki yaşamı tehdit eder boyuta ulaştı. Ülkemizde 2012-2021 yılları arasında nedeni bilinen orman yangınlarında, yanan alanların %99’u ihmal-kasıt ve kaza olmak üzere, insan faaliyetleri nedeniyle tahrip oldu. Buna yine insan faaliyetleri sonucu yaşadığımız iklim krizini de eklersek, insan türü olarak kendi bindiğimiz dalı kestiğimizi söylemek yanlış olmaz. Yaşadığımız ve gelecekte yaşanması öngörülen felaketler, orman varlığını korumamız ve yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliğini benimsememiz için acil bir çağrı niteliğinde.

Ormansızlaşmanın nedenleri arasında iklim krizinde olduğu gibi, insanı merkeze alan bakış açısı, tüketim odaklı yaşam tarzı ve buna hizmet eden sürdürülebilir olmayan ekonomik ve siyasal anlayış var. Türkiye’de ormansızlaşma meselesi, ormancılık dışı kullanımlardan orman yangınlarına, çölleşmeden ve biyoçeşitlilik kaybına, aşırı odun üretimi ve endüstriyel ağaçlandırmanın etkilerinden korunan alanların amaç dışı kullanımına, arazi kullanımındaki yanlışlıklardan ormanlarımız için tehdit oluşturan istilacı türlere ve ormansızlaşmaya neden olan yönetimsel düzenlemelere kadar pek çok yönlü etkilere açık bir denklem.

Geldiğimiz noktada sadece korumak yeterli değil. Bozduğumuz ekosistemlerin onarıma ihtiyacı var ve bunu çok geç olmadan yapmamız gerek. Bireyler, kurumlar ve karar vericiler olarak orman ekosistemlerini onarmak ve bütünlüğünü yeniden tesis etmek üzere bir an önce harekete geçmeliyiz.

Yasalar ormanları korumanın yanından geçmiyor

Türkiye’de orman alanlarının önemli bir bölümü orman yangınlarının çıkışını ve etki alanının büyümesini kolaylaştıran Akdeniz ikliminin etkisi altında olan bölgelerde yer alıyor. Ancak Türkiye’de yaşanan orman yangınlarında iklimin etkisi, yanlış ormancılık politikaları ile kıyaslandığında masum kalıyor. Türkiye Ormancılar Derneği’nin Haziran 2002’de yayınladığı rapora göre, Orman Yasası’nda sık yapılan değişikliklerle farklı amaçlar için orman alanlarının ormancılık dışı uygulamalara tahsisi olanaklı hale getirildi ve giderek artan miktarda orman alanı, ormancılık dışı uygulamalara tahsis edilmeye başlandı.

Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre, 2012-2020 arasında 87 bin hektar alan yanarken, 340 bin hektar alanın ormancılık dışı kullanımına izin verildi. 2021 yılında orman dışına çıkarılan alanlar 383 bin hektara yükseldi. Bu sayı, Van Gölü’nün kapladığı alandan biraz daha fazlası anlamına geliyor.

Türkiye Ormancılar Derneği’nin hazırlamış olduğu rapora göre, “Ormanlardan verilen ormancılık amacı dışındaki izinler 1980’li yıllardan beri devam ediyor. Fakat bu izinler son yıllarda hızla artıyor. 2004 yılından 2020 yılına kadar verilen izinlerin toplamı 494 bin hektara ulaştı. Bu miktar tüm zamanlarda verilmiş olan izinlerin %66’sına yani üçte ikisine denk geliyor.”

Resmi Gazete’de 16 Eylül 2022’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Balıkesir, Kütahya, Bingöl, Bolu, Çorum, İzmir, Kastamonu, Rize, Sinop, Mersin ve Karabük illerinde bulunan bazı alanlar orman sınırları dışına çıkartıldı.

Orman köylüleri yerinden ediliyor

OGM tarafından açıklanan verilere göre, son 30 yılda orman yangınları 3 kat artmış durumda. 2021 yazında yaşanan büyük yangın felaketindeki yetersiz ekipman ve personel, gerekli müdahalenin zamanında yapılmaması gibi etkenlerin yanı sıra; yangınlara hızlı müdahale etme ve kontrol altına alma deneyimi olan orman köylüsünün ormancılık dışı kullanımlar nedeniyle yerinden edilmesinin de acı sonuçlarına şahit olduk.

Yüzyıllardır ormanın kıyısında yaşayan halk, geçmişten bugüne orman ekosistemiyle uyumlu bir yaşam kültürü oluşturdu ve geçimini ormandan sağladı. Ormancılık dışı faaliyetler, ormana bağlı bu toplulukların hem yerinden edilmesine hem de ormanı yangından koruma refleksini ve bilgisini barındıran bir kültürün giderek yok olmasına neden oluyor. Oysa orman köylülerini yerinden eden uygulamalara son verilmesi, özellikle yangınların büyümeden söndürülmesi konusunda önemli bir avantaj sağlayabilir.

Ormanlar varsa biz de varız

Her yıl hektarlarca alanı ormancılık dışı faaliyetler için kullanıma açan yetkililere sesleniyoruz. Ormanlar yoksa, sulak alanlar yoksa, özgür akan nehirler yoksa, bozkırlar yoksa biz de yokuz.

Gerek iklim krizi, gerek ormansızlaşma, gerekse orman yangınları büyük oranda insan kaynaklıdır. Bizimle birlikte diğer türlerin de yaşamını tehdit eden kriz ve felaketlere neden olan faaliyetlerimizi bir an önce ekosistemle uyumlu hale dönüştürmemiz gerekiyor. Ekosistemi onarma yolunda acil politikaların ve uygulamaların hayata geçirilmesi için hükümet ile birlikte, yerel yönetim, özel sektör ve bireyleri hareket geçmeye çağırıyoruz. Şimdi, yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliği için sorumluluk alma zamanı.


Kaynaklar:

Etiketler: , ,

Henüz yorum yapılmamış

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Paylaş