ENGLISH
DESTEK OL!
Gönüllü Ol
HABERLER

Gerçekten organik mi?

Yayınlanma Tarihi: 15 Mart 2021
Gerçekten organik mi?

Günümüzde organik ve zehirsizbeslenmek giderek daha çok gündeme gelen, tüketicilerin farkındalık kazandığı konular olsa da, bilgi eksikliği ve yanlış yönlendirilmeler olumsuz yargılara neden olabiliyor. Buğday Derneği Ege Bölgesi Sorumlusu Ziraat Mühendisi Nurhayat Bayturan organik üretimin bilinmeyenlerini ve yanlış bilinenlerini yazdı.


Nurhayat Bayturan

Uzun yıllar organik üretim için kontrol ve sertifikalandırma yapan bir şirketin yöneticiliğini yaptım. Yurt içi veya yurt dışında birbirinden çok farklı coğrafyalara yaptığım seyahatlerimde (Malta veya Tanzanya dahil), ne iş yaptığıma dair soruların ardından hep “gerçekten organik mi” sorusu gelirdi. Ben de tohumdan, hatta arazinin geçmişinden market raflarına ya da pazar tezgahlarına kadar sistemi anlatıp, bütün süreçlerin kontrol edildiğini, yaptığımız denetimin aynı zamanda muhasebe kayıtlarının, depoların ve stokların kontrolünü de kapsadığını eklerdim. Buna karşılık, “Analiz yapılsın yeter.” diyenler olurdu.

Pestisit analizi tek başına yeterli değil

Pestisit kalıntı analizleri yapılıyor ancak temel mantık analiz yapmak değil. Asıl amaç, sürdürülebilir bir toprak, çevre ve bununla bağlantılı olarak sağlıklı ürünler üretmek. Yoksa böylesine detaylı yönetmeliklere; tohumun temininden, hasat ve hasat sonrası işlemlerin denetlenmesi ve izlenebilirlik sisteminin oluşturulmasına ne gerek vardı?

Öte yandan sadece kalıntı analizi yapmak tek başına bir şey ifade etmiyor. Çünkü analiz sonucunda kalıntı çıkmaması, üründe veya toprakta kimyasal kullanılmadığı anlamına gelmiyor. Analizlerden doğru sonuç elde edilebilmek için birçok etmeni dikkate almak gerekiyor. Bunlardan sadece birkaçını sıralamam gerekirse; numunenin ne zaman alındığı, ne numunesi olduğu (yaprak, meyve gibi), numunenin nasıl alındığı, nelerin analizinin hangi metoda göre yapıldığı, laboratuvarın tespit etme limiti gibi pek çok parametre söz konusu.

Her sektörde olduğu gibi, organik sektöründe de işini doğru yapmayanlar çıkabiliyor. Ancak bunlar tespit edildiğinde ciddi cezalar uygulandığını da aktarıyordum. 


Organik üretim yapılan araziler yetkili kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından kontrol ediliyor:

Depoda organik ürünler:

Tüketiciler yanıltılıyor

Bazı tüketiciler, organik üretimi ve ürünleri çok fazla sorgularken, “doğal” adı altında satılan ürünleri pek sorgulamıyorlar. Söz konusu tüketiciler, üretim yerini dahi hiç görmedikleri bir çiftliğin sentetik kimyasal ilaç ve gübre kullanmadan tarım yaptığına inanıyorlar.

Ayrıca bu çiftliklerin çok iyi satış yaptığının, fiyatlarının organik ürünlerle hemen hemen aynı hatta daha pahalı olduğunu da farkındalar. Bu çiftliklerin bazıları tüketiciler tarafından ziyaret edilmese de, hatta bazılarının çevresi yüksek duvarlarla çevrili olsa da, ürünlerini kargo veya başka kanallarla pazarlamakta güçlük çekmiyorlar. Acaba organik ürünler, fiyatı yüksek olduğu için mi bu kadar çok sorgulanıyor?

Doğal veya bunun gibi etiketlerle satılan ürünler de hemen hemen aynı fiyata, bazen daha yüksek veya biraz daha düşük fiyata satılabiliyor. Ancak bu ürünler herhangi bir şekilde kontrol edilmiyor, dolayısıyla kontrol ve sertifikasyon için ek bir maliyet söz konusu değil. Üstelik doğal etiketiyle satılan ürünlerde yönetmeliklerden dolayı yapılması gereken özel ve uyulması gereken kurallar yok. Böyle olunca, bu özel işlemlerin gerektirdiği ekstra masraflar da yok, arazide daha çok zaman geçirme hususu da yok.


Organik ürün işlenirken alınması gereken önlemlerden biri; ürünün teşhis edilebilmesi:

Avrupa’da organik ürünlerin fiyatı konvansiyonel ürünlerden yaklaşık %60-70 daha fazla. ABD için ise Ohio Eyaleti’ne yerleşen arkadaşımın paylaşımını aktarayım: Göç ettiği zamanlar devlet desteği ile yaşıyordu ve buna rağmen organik ürünleri satın alabiliyor, böylece organik beslenebiliyordu.

Bazı organik tarım uygulamaları:


Biyoçeşitliliği sağlamak ve aynı zamanda çiçeklerin istenmeyen böcekleri kaçırması amacıyla kurulan bir bahçede ot mücadelesi için çapa yapılıyor.

Organik mürver çiçeği toplandıktan sonra çay yapmak için istenen boyuta getiriliyor.

Doğal ürün karmaşası

Doğal ürün ne demek? Doğal ürün, adı üzerinde, kekik, yabani elma, defne ağaçları gibi doğada kendiliğinden yetişen ürünler için kullanılması gerekmez mi? 

Peki, doğal adı altında tarım yapanlar, üretim sırasında toprağa müdahalede bulunmuyorlar mı? Bir tarlada yetiştirdiği bir tarla bitkisinde sentetik kimyasallar ve gübre kullanıyor ama orada bulunan ağaçlardan hasat ettiği üzümü, kayısıyı, inciri de doğal etiketiyle satıyorlar. Ancak orada yetişen ürünler nasıl doğal ürün olabilir?

Ürünlerin nasıl yetiştirildiğini gözlemlemeden veya hangi girdilerin ne oranlarda kullanıldığını bilmeden zehirsiz ve doğal olduğuna inanabilen tüketiciler, organik ürünlerde tüm süreç ayrıntıları ile net bir şekilde ortaya konduğu ve bağımsız yetkin kurumlar tarafından denetlendiği halde neden “Gerçekten organik mi?” diye soruyorlar?


Organik ürünler açısından haksız rekabete neden oluyor

Tüketicilerin üretim yerlerini ziyaret edip, yapılan işlemler hakkında bilgi aldığı ve bahçeyi gezerek çalışanlarla konuşabildiği, hatta üretime yardım edip, yapılan işlemler hakkında sürekli haberdar edildiği “dayanışmalı tarım yöntemine” dahi katılmayan ancak “doğal” üretim yaptığını ifade eden üreticilerin birçoğu rahatlıkla ürünlerini pazarlarken organik üretim yapanlar zorluk çekiyor.

Doğal adı altında üretimi yapanın “GDO’lu tohum kullanmıyorum.” veya “GDO’lu yem kullanmadım.” demesi yeterli olurken, GDO’yu yasaklayan organik tarımda “Gerçekten organik mi?” sorusu sorulabiliyor? 

Bunların yanı sıra, organik ürünler popüler olduğu için, pazarda, yol tazgahlarında veya bir kafede “organik” ifadesiyle satılabiliyor.  Ancak organik sertifikasını sorduğunuzda, organik olmadıklarını görüyorsunuz.

Bunu çok yaşadım: Geçen yıl Küçükkuyu’da bir kafeye  gitmiştik. Kafenin ilanında, “organik reçeller ve zeytinyağlarımız var” yazıyordu. Organik reçel konusunun kolay olmadığını bildiğimden, hem reçel hem de zeytinyağı alayım diye düşündüm. Ürünü görmek istedim, getirdiler. Üzerinde hiçbir etiket bilgisi, sertifika kuruluşun adı, sertifikalama derecesi, üreticinin adı, Bakanlığın logosu, sertifika numarası ve bunun gibi bilgiler yoktu. Bu ürünün organik olmadığını söyleyince kabul ettiler.

Kendilerine organik sertifikalı olmayan bir ürünü organik diyerek satmanın suç olduğunu, yapmadıkları bir şeyi yapmış gibi gösterdiklerini söyleyip ilanı kaldırmalarını rica ettim. Sorduğum sorulardan ayrıca ilaçlı (zehirli) bir ürün olduğu da ortaya çıktı. “Babam böyle yazılmasını istiyor diye biz de ilana böyle yazıyoruz.” şeklinde bahaneler ürettiler ve ne yazık ki o ilan kalkmadı.


Tohumdan tezgaha izlenebilirlik

Bir ürünün, organik olarak etiketlenebilmesi için, tek yıllık kültürlerde; tohumun GDO’suz ve organik olması , organik bulunamıyorsa, bunu ispatlayarak (onun ayrı bir prosedürü var), konvansiyonel ancak  ilaçlanmamış ve GDO’suz olması; fidenin ise organik üretilmiş olması, verilen yıllık saf azotun sulamayla yeraltı suyunu, toprağı  kirletmemesi için hesaplanması, münavebe yapılması, çevresel bulaşmalara yol açmayacak komşuların varlığı, ekimden sonra en az 24 ayın geçmiş olması  gibi bir çok başka husus dikkate alınmak zorunda.

Bu kontroller ürün rafa ulaşıncaya kadar olan tüm süreçlerde yapılırken yine benzer soruların sorulmasının nedeni, organik olmayan ürünleri yukarıdaki örnekteki gibi, organik olarak pazarlayanlar olabilir mi?

Doğal ürün etiketiyle satılan ürünleri alanlara, “Sentetik kimyasal girdiler kullanılmadığından nasıl emin olabiliyorsunuz?” sorusunu yönelttiğimde, “Ürünle gelen her pakette bilgi var.” veya “Tadı güzel.” gibi yanıtlar alıyorum. Nedense bu onlara yeterli geliyor.

Organik üretimde, kontroller, Türkiye’de TÜRKAK (Türk Akreditasyon Kurumu) tarafından akredite olmuş, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın da verdiği yetki ile çalışan tarafsız kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarınca yapılırken halen neden bu kadar sorgulandığını ve doğal ürün adı altında satılan ürünler rahatça pazarlanırken, organik ürünlerin neden bu sorgulama altında pazarlama sorunu yaşadığını anlamak zor.

Yoksa asıl önemli olan pazarlama stratejisi mi? Steve Jobs’un biyografisi beni etkileyen kitaplardan biri olmuştu. Bize aslında ihtiyacımız olmayan ürünleri (tabletleri) nasıl da başarıyla satmış ve markasını da bir numara yapmıştı. Bu noktada biyoçeşitlilik, iklim ve sağlığımız için ihtiyacımız olan organik ürün sektörünün neyi iyileştirmesi veya farklılaştırması gerekiyor?  


Yazı: Ziraat Mühendisi Nurhayat Bayturan – Buğday Derneği Ege Bölgesi Sorumlusu

İlgili bağlantılar:

Etiketler: , , , ,

3 adet yorum var

  1. Gürsel Tonbul

    Bu noktada biyoçeşitlilik, iklim ve sağlığımız için ihtiyacımız olan organik ürün sektörünün neyi iyileştirmesi veya farklılaştırması gerekiyor? İşin özünü özetleyen çok doğru acil yanıt gerektiren bir soru bu. Teşekkürler sevgili Nurhayat.

  2. Efe

    Çiftçilerimizin bilinçlendirilmesi ve gelirlerinin artırılması. Fakat pazarlama tanıtım ile ikisi baş başa gitmeli. Böylelikle organik üretim artacak ve maliyetler düşecek. Çiftçiler yıllardır üretmenin zorluğundan başka dertleri olmadı , gün yüzü görmediler bunun değişmesi lazım. Şu Egede ıspanak en pahalı pazarda 5 liradır. Çiftçi 1 ile 2 liraya satar ama konvensiyonel olarak . Türkiye şartlarında 15 liraya satacağımız organik ıspanak için yeterli alıcı yeterli bulamayız O yüzden üretimi arttırmalıyız. Ama her seferinde bir adım.

Gürsel Tonbul için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Paylaş