Fosforun aşırı kullanımı gübre kıtlığını ve iklim krizini tetikliyor
Bilim insanları fosforun aşırı ve yanlış kullanımının küresel gıda üretimi için hayati önem taşıyan rezervleri tüketirken, iklim krizini de tetiklediği uyarısında bulunuyor.
Bilim insanları gezegenimizin “fosfogeddon” ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu. Fosforu yanlış kullanmamızın, küresel gıda üretimini sekteye uğratacak ölümcül gübre kıtlığına yol açabileceğinden korkuyorlar.
Aynı zamanda, nehirlere, göllere ve denizlere kanalizasyon girdileriyle birlikte tarlalardan yıkanan fosfatlı gübre, yaygın alg patlamalarına yol açıyor ve balık stoklarını tehdit ederek suda ölü bölgeler yaratıyor.
Araştırmacılar ayrıca bu elementin aşırı kullanımının gezegen genelinde metan salınımını arttırarak küresel ısınmaya ve karbon emisyonlarının neden olduğu iklim krizine katkıda bulunduğu uyarısında bulunuyor.
“Kritik bir dönüm noktasına ulaştık”
Lancaster Üniversitesi’nden Prof. Phil Haygarth “Kritik bir dönüm noktasına ulaştık” diyor. “Geri dönmemiz mümkün olabilir ama kendimizi toparlamamız ve fosfor kullanımında çok daha akıllıca davranmamız gerekiyor. Eğer bunu yapmazsak, “fosfogeddon” adını verdiğimiz bir felaketle karşı karşıya kalacağız.”
Fosfor 1669 yılında Alman bilim adamı Hennig Brandt tarafından idrardan izole edilerek keşfedilmiş ve o zamandan beri yaşam için gerekli olduğu gösterilmiştir. Kemikler ve dişler büyük ölçüde ondan türetilen bir bileşik olan kalsiyum fosfat mineralinden oluşurken, element aynı zamanda DNA’ya şeker fosfat omurgasını sağlıyor.
Bristol Üniversitesi’nden Prof. Penny Johnes, “Basitçe söylemek gerekirse, fosfor olmadan Dünya’da yaşam olmaz” diyor.
Bu elementin küresel önemi, mahsulün büyümesine yardımcı olmak için kullanılmasında yatıyor. Her yıl dünya çapında yaklaşık 50 milyon ton fosfatlı gübre satılıyor ve bu kaynaklar gezegenin 8 milyar nüfusunun beslenmesinde çok önemli bir rol oynuyor.
Dünyadaki fosfor kaynakları
Bununla birlikte, önemli fosfor yatakları sadece birkaç ülkede bulunuyor: Fas ve Batı Sahra en büyük miktara sahipken, Çin ikinci, Cezayir ise üçüncü en büyük yatak. Buna karşılık, ABD’deki rezervler önceki seviyelerin %1’ine düşerken, İngiltere her zaman ithalata bel bağlamak zorunda kalmış. Johnes, “Geleneksel kaya fosfat rezervleri nispeten nadirdir ve gübre üretimi için çıkarılmalarına paralel olarak tükenmiştir,” diye ekliyor.
Stoklar üzerindeki bu artan baskı, dünyanın birkaç yıl içinde “fosfor zirvesine” ulaşacağı korkusunu arttırıyor. Bu durumda arz azalacak ve birçok ülke insanlarını besleyecek kadar fosfor elde etmekte zorlanacak.
Bu olasılık, birkaç kartelin yakında dünya tedarikinin çoğunu kontrol edebileceğinden ve batıyı yükselen fiyatlara karşı son derece savunmasız bırakacağından endişe eden birçok analisti endişelendiriyor. Sonuç, 1970’lerdeki petrol krizinin fosfat versiyonu olacak.
Bu çıkmaz bir zamanlar bilim kurgu yazarı Isaac Asimov tarafından özetlenmişti: “Tüm fosfor tükenene kadar yaşam çoğalabilir ve sonra hiçbir şeyin önleyemeyeceği amansız bir duraklama olur.”
Bu tehlikeler geçtiğimiz hafta ABD’de yayınlanan The Devil’s Element adlı kitapla da vurgulandı: Çevre yazarı Dan Egan tarafından kaleme alınan Fosfor ve Dengesi Bozulmuş Bir Dünya. Kitap henüz İngiltere’de yayınlanmadı ancak İngiliz bilim adamlarının yakın zamanda dile getirdiği endişeleri yansıtıyor.
Suda geniş çaplı kirlenme
Tarlalarımıza verdiğimiz fosfatın kullanımında savurganlaştığımızı söylüyorlar. Bunlardan yıkanan gübreler -ve fosfor bakımından zengin atık su drenajları- suda geniş çaplı kirlenmeyi tetikliyor ve zararlı alg patlamalarına yol açıyor. Rusya’nın Baykal Gölü, Afrika’daki Victoria Gölü ve Kuzey Amerika’nın Erie Gölü de dahil olmak üzere dünyanın en büyük tatlı su kütlelerinden bazıları şu anda etkilenmiş durumda. Erie’deki çiçeklenmeler son yıllarda yerel içme suyunun zehirlenmesine yol açtı.
Phosphorus kitabının ortak yazarı Haygarth, “Tıpkı karada olduğu gibi, fosfatlar su bitkilerinin de büyümesine yardımcı oluyor” dedi: “Ve bunun şimdi nehirlerde, göllerde ve denizlerde feci sonuçları oluyor. “Çiçeklenmelerle boğulan bu su kütlelerinin çoğu, çok az canlının hayatta kaldığı ve giderek genişleyen ölü bölgeler haline geldi. Örneğin Meksika Körfezi’nde her yaz bir ölü bölge oluşuyor.
Bu tür krizler başka çevresel sorunlar da yaratıyor. Midlothian’daki Birleşik Krallık Ekoloji ve Hidroloji Merkezi’nden Prof. Bryan Spears, “İklim değişikliği ve daha sıcak koşullar nedeniyle birim fosfat kirliliği başına daha fazla alg patlaması yaşayacağımız anlamına geliyor” dedi. “Sorun şu ki, bu algler öldüğünde çürüyerek metan üretebilir. Dolayısıyla alg patlamalarının artması atmosfere daha fazla metan pompalanması anlamına gelecektir ve metan atmosferi ısıtmada karbondioksitten 80 kat daha etkilidir. Bu gerçek bir endişe kaynağıdır.” Spears, Haygarth ve Johnes’un da aralarında bulunduğu bir ekibin başında, yaklaşan krizin önüne geçmek için alınması gereken önlemleri özetledikleri Our Phosphorus Future (Fosforlu Geleceğimiz) adlı yeni bir rapor hazırladı. Bunlar arasında fosforu geri dönüştürmenin yollarını geliştirmek ve düşük fosfor ayak izine sahip sağlıklı diyetlere küresel bir geçiş olmasını sağlamak yer alıyor.
Johnes, elementin küresel yayılımının, insanlığın gezegenimizin yapısını ne kadar derinden şekillendirdiğini ortaya koyduğunu da sözlerine ekliyor. “Bir durumda, kömür, petrol ve gazdan oluşan eski karbon yataklarını kazıyor, yakıyor ve böylece atmosfere milyarlarca ton karbondioksit pompalayarak iklim değişikliğini tetikliyoruz.
Çeviren: Özlem Gürtunca
Kaynak: Fosforun aşırı kullanımı kritik gübre kıtlığını ve iklim krizini tetikliyor, Robin McKie, The Guardian
Fotoğraf: TT News Agency/Reuters