ENGLISH
DESTEK OL!
Gönüllü Ol
HABERLER

Esir hayvandan insana besin olur mu?

Yayınlanma Tarihi: 1 Nisan 2024
Esir hayvandan insana besin olur mu?

Dünya genelinde hayvansal ürünlere yönelik talep hızla artıyor ancak bunun ağır bedelleri var. Artık hayvanlar ne eskisi gibi beslenebiliyor ne de reklamlarda izlediğimiz gibi yemyeşil meralarda otlayan mutlu ineklere rastlayabiliyoruz. İnekler, tavuklar ve hatta keçiler çoğu zaman güneş görmeyen barınaklarda GDO’lu yemlerle besleniyor. Günümüzde geniş tarım arazileri, yem bitkileri üretimi için ayrılıyor, genetiği değiştirilmiş mısır ve soya ithalatı yaygınlaşıyor, yem bitkileri üretiminde pestisitler yüksek miktarda uygulanıyor ve dünyada üretilen ilaçların yarısı hayvancılıkta kullanılıyor; hayvan refahı gün geçtikçe azalıyor.

Dünya genelinde 18. yüzyıldan 19. yüzyılın ortalarına kadar bitki ve hayvan üretimi iç içeydi. Bitki artıkları, otlar hayvanlar tarafından besin olarak kullanılıyordu. Ortak kullanıma açık meralar ve yaylacılık hayvan beslenmesinde önemli bir yer tutuyordu. Hayvan gübreleri de bitkilere veriliyordu. Beslenme amacıyla yetiştirilen hayvanlar yakındaki mezbahalarda kesiliyor ve tüketimi aynı bölge içinde gerçekleşiyordu. 

Ancak 20. yüzyılın ortalarından itibaren hayvansal ürünleri işleyen büyük şirketlerin de etkileriyle hayvansal üretim, bitkisel üretimden kopmaya başladı. Konvansiyonel hayvancılık, daha fazla hayvan ve daha fazla girdi ile en yüksek verimi amaçlayan, hayvanların refahını ikinci plana atan endüstriyel bir sektör haline geldi. 

Konvansiyonel yetiştiricilikle birlikte geldiğimiz noktada, toprakla sıkı sıkıya ilişkisi olan hayvanların bitkisel üretimle bağının kesilmesinin bedelini doğa ve üzerinde yaşayan canlılar ödüyor. Biriken hayvan gübreleri çevre kirliliğine, atmosferdeki sera gazı miktarının artmasına neden oluyor. Hayvanların sıkışık bir şekilde barındırılması, yeterli hareket alanının olmaması hayvanlarda önemli bir stres oluşturuyor ve bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Hayvan beslemede antibiyotik, yem katkı maddeleri kullanımı hayvansal ürünlerde kalıntı bırakma ihtimali doğurduğu için çok büyük bir halk sağlığı problemi yaratıyor.

Peki Organik Hayvancılık Masum mu?

Konvansiyonel hayvancılık yüksek miktarda üretim ve ekonomik ürüne odaklandığı için çevrenin korunması, insan ve hayvan sağlığı ikinci planda kalıyor. Fakat organik hayvancılığın bundan farklı olduğunu söylemek mümkün. Organik hayvan yetiştiriciliği hayvan refahını önemseyen, hayvanların doğal davranışlarını sergileyebilmelerine olanak koşan, GDO’lu girdi kullanımına izin vermeyen, verimi arttırmak amacıyla hormon ve antibiyotik vb. katkıları kullanmayan kontrollü ve sertifikalı üretim şekli. 

Barınma problemi hayvanlar için en önemli refah sorununun başında geliyor. Reklamlarda izlediğimiz geniş otlaklarda gezip dolaşan mutlu inekler yok denecek kadar az. 

Ancak organik tarımda hayvan barınakları, hayvanların biyolojik ve ırk ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ve tüm doğal hareketlerini rahatça yapabilmelerine olanak sağlıyor. Organik tarımın esasları ve uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin ekinde hayvanların barınmasına ilişkin kurallar net olarak belirtiliyor (Tablo 1). 

Kanatlılarda ise kesinlikle kafeste yetiştiriciliğe izin yok. Aynı yönetmelikte kanatlı yetiştiriciliği için de barınma kuralları belirtiliyor (Tablo 2). Kanatlılar, iklim koşullarının elverdiği durumlarda açık hava barınaklarına ulaşıyorlar ve bu durum yaşamlarının asgari 1/3’ünde uygulanıyor. Ayrıca toplam ışıklandırma süresi günde 16 saati geçmiyor. Suni ışıklandırma olmadan asgari 8 saat dinlenme süresi uygulanıyor. 

Hayvan besiciliğinde maliyetin yüzde 60-70’ini yem oluşturduğu için beslenme büyük sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Organik ve konvansiyonel hayvancılık farklarının başında beslenme geliyor. Çünkü organikte GDO’lu yem kullanımına izin yokken konvansiyonel hayvancılıkta yem için gerekli hammadde, GDO’lu mısır ve soya ithali yoluyla temin ediliyor. Tahılla besleme hayvanların beslenme alışkanlıklarına aykırı ve hayvanlarda bazen cerrahi müdahale gerektiren çeşitli sağlık sorunlarına yol açıyor. Bu sorunlar da beraberinde çeşitli veteriner müdahalelerini getiriyor.

Organik hayvan yetiştiriciliğinde, hayvan sağlığında koruyucu hekimlik esas. Hayvanların doğal bağışıklığını arttırıcı düzenli egzersiz için alanların veya otlakların bulunması, kaliteli yem kullanılması hayvanların bağışıklığını güçlendirerek hastalıkları önlüyor. Barınaklarda ise sağlık problemlerini en aza indirmek adına uygun yerleşim sıklığı sağlanıyor. Ancak tüm önleyici tedbirlere rağmen bir hayvanın hastalanması veya yaralanması durumunda, uygun bir barınakta izole edilerek, hayvan derhal tedavi ediliyor. Organik tarımda homeopatik ve fitoterapötik tedavi yöntemleri uygulansa da gerekli durumlarda hayvanın acı çekmemesi için tedavi amacı ile kimyasal bileşimli ilaçlar veya antibiyotikler yetkilendirilmiş kuruluşun izni ile kontrollü olarak kullanılıyor. Hastalık önleyici olarak kimyasal olarak sentezlenmiş veteriner tıbbi ürünleri veya antibiyotiklerin kullanımına izin yok. Veteriner tıbbi ürünleri kullanıldığında; konulan teşhis, müdahale yöntemi, ilacın dozu, ilacın etken maddesi, tedavi süresi ve ilacın kalıntı arınma süresi ile kullanılan ürün kaydediliyor. Bir hayvana normal koşullarda verilen veteriner tıbbi ürünlerinin son uygulandığı tarih ile bu hayvanlardan organik ürün elde edilme tarihi arasındaki süre, organik yetiştiricilikte, konvansiyonel yetiştiricilikteki uygulamanın iki katı veya kalıntı arınma süresi belirtilmemiş hallerde ise 48 saat.

Normalde tedavi amaçlı olarak kullanılması gereken antibiyotik ve hormonlar konvansiyonel hayvancılıkta yem katkısı olarak rutin bir şekilde kullanılıyor ve bu yüzden dünyada antibiyotik direnci halk sağlığı problemlerinin başında geliyor. Antibiyotik kullanımının bilinçsizce yapılması, suya veya yeme ilave edilerek kontrolsüz bir şekilde kullanılmaları, tedavi ve koruyucu amaçlarla antibiyotik verilmesini takiben yasal bekleme sürelerine uyulmadan hayvanların kesime alınması gibi uygulama hataları hayvansal kaynaklı gıdalarda antibiyotik kalıntılarına neden oluyor. Bunlar et, süt, yumurta ve bal gibi hayvansal gıdalarda birikim yaparak besin zinciriyle insanlara ulaşıyor. Bu da insanlarda antibiyotik dirençliliği başta olmak üzere aşırı duyarlılık reaksiyonları, doku hasarı, gastrointestinal bozukluklar, nörolojik hasarlar gibi risklere yol açarak halk sağlığını tehdit ediyor.  Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) antibiyotik direncini küresel sağlık, gıda güvencesi ve kalkınmaya yönelik en büyük tehditlerden biri olarak tanımlıyor. Çünkü insanlar artık aldığı antibiyotiklerden fayda göremiyor. Kullandıkları ilacın etkisi azalmış oluyor ve bu durum enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde önemli problemlere yol açmaktadır. Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO antibiyotik direncinin küresel bağlamda yaklaşık 700.000 kişinin ölümüne neden olduğunu ve mevcut direnç seviyesinin %40 oranında artması durumunda bu sayının 9.5 milyona ulaşabileceğini tahmin ediyor. 

Fizyolojik ihtiyaçlardan en önemlisi beslenme ve et ürünleri de iyi bir protein kaynaklarından biri olsa da bu anlayışı sorgulamak gerekiyor. Çünkü insan sağlığı diğer canlıların yaşama hakkından ayrı değildir. Çevreyi ve doğayı tahrip eden, yeryüzünün geleceğini tehlikeye atan konvansiyonel üretim sistemi savunulamaz. Sonuç olarak insan, hayvan ve çevre sağlığını tehlikeye atmadan oluşturulabilecek kamu politikaları üzerinde durmak, hayvancılıkta organik tarım esasları ile üretim yapmak, bitkisel protein kaynaklarına yönelmek gereklilik olmalıdır. 

Tablo 1.

 İç alan(Hayvanlara ayrılan net alan)Gezinti alanı(Otlama alanı hariç serbest dolaşım alanı)
En az canlı ağırlık (kg)m²/başm²/baş
Damızlık ve besiye alınmış sığır ve tek tırnaklılar100 kg’a kadar  1.5  1.1
200 kg’a kadar  2.5  1,9
350 kg’a kadar  4.0  3 
350 kg’dan fazla   5.0      (En az 1 m²/100 kg)  3,7    (En az 0.75 m²/100 kg)
Süt sığırları   6  4.5
Damızlık boğalar   10  30
Koyun ve keçiler   1.5   (koyun/keçi)  2.5
   0.35 (kuzu/oğlak)  0.5

Tablo 2.

 İç alan(Hayvanlara ayrılan net alan)Gezinti alanı(Rotasyona elverişli alan m2/baş)
Hay. Sayısı / m²Tünek genişliği(cm/hayvan)Folluk
Yumurta tavuğu6187 tavuk için 1 folluk veya  tavuk başına 120 cm² folluk alanı  4 ** 
Besiye alınmış kümes hayvanları (Sabit barınaklarda)10  (En fazla 21 kg canlı ağırlık/ m²)20 (Yalnızca Hint tavuğu için)     4     Et ve Hint tavuğu **    4,5  Ördek **  10     Hindi **  15     Kaz ** 
Besiye alınmış kümes hayvanları (Taşınabilir barınaklarda)16*(en fazla 30 kg canlı ağırlık / m² hareketli kanatlı barınakları)  2.5 **   
  * Yalnızca 150 m2 zemin alanı aşmayan taşınabilir barınaklar durumunda** 170 kg/N/ha/yıl limitini aşmaması koşulu ile

Hazırlayan: Merve Atınç

Etiketler: , , , , , ,

Henüz yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Paylaş