-- GÜNCEL PROJELER:
-- GEÇMİŞ PROJELER:


Victor Ananias
101 Soruda Organik Ürün Rehberi




Eðitimde alternatif uygulamalar
Kategoriler: Eðitim
Tarih: 28-Mart-2004
Yazdýr | Arkadaþýna Gönder | Yorum Ekle


Bundan yüzlerce yýl önce okul yokken, insanlar çocuklarýný kendileri yetiþtiriyorlardý. Tarým toplumuyla birlikte, çocuklar yaþama hazýrlanýrken, kazanacaklarý becerilerin karmaþýklaþmasý sonucunda aileler yetersiz kalmaya baþladý. Kurumsal olarak okullar, baþlangýçta mesleki boyutta yaþama hazýrlamak amacýný taþýyordu. Ardýndan toplumu yönetmeye talip kesimin ayrý bir eðitim almasý fikri doðdu. Yunan filozofu Eflatun da eserlerinde yönetici sýnýf için ayrý okullar olmasý gerekliliðinden söz ediyordu. Önce elit kesime hitap eden bu sistem bir süre sonra, okullu olmanýn statü kazanma iþlevini beraberinde getirdi.

Okula gitmek statü ve meslek edinme gibi ayrýcalýklý olma durumunu yaratýnca, bu elit tabakanýn gittiði okullardan herkes yararlanmak istedi. Yaþama hazýrlama iþlevinin yanýnda okullar için yeni iþlevler belirlenmeye baþladý. Sözkonusu iþlevlerin zamanla çoðalmasý da okullarýn yaygýnlaþmasýna neden oldu. Bu yaygýnlýk okullara yeni bir iþlev daha yükledi. Okullar artýk ideolojik boyutta kullanýlan bir araç haline gelmiþti ve her ideolojinin bir eðitim sistemi vardý. Bugün okullarda sorunlarý çözmek için farklý yöntemler kullanýlýyor. Ancak bu farklý uygulamalardaki ortak sorun, herkese sonuna kadar eþit eðitim verilemediði için bir “eleme” sisteminin kullanýlmasý ve bunun herkesi çýlgýnca bir yarýþa itmesiydi.

Bu arada ideolojik eðitim sistemlerine yönelik eleþtirel yaklaþýmlar ortaya çýktý. Bazý toplumlar bazý sorunlarýn çözümüne yönelik olarak farklý eðitim uygulamalarý geliþtirdiler. Marjinal topluluklar ise sorunlarý çözmek için uyguladýklarý sistemlere baðlý olarak kendi eðitim sistemlerini yarattýlar.

Örneðin ABD’de aile içi ve okuldaki þiddetin yoðun olarak yaþandýðý kenar mahallelerdeki sorunlarýn çözümü amacýyla High/Scope okullarý açýldý. Bunun yanýnda Türkiye’de görsel ve iþitsel bakýmdan daha kaliteli bir eðitimi amaçlayan Müfredat Laboratuvar Okullarý kuruldu.

Ýþte dünyada ve Türkiye’de bireysel ve toplumsal iyileþmeye bir adým olarak uygulanan alternatif eðitim yaklaþýmlarýndan birkaç örnek...

 

MONTESSORI EÐÝTÝMÝ

Beþ duyunun eðitimi

ÝLK kadýn týp doktoru ve eðitimci Maria Montessori (1870-1952), Roma Üniversitesi Psikiyatri Kliniði’nde çalýþýrken zeka özürlü çocuklarýn eðitimiyle ilgilenmeye baþladý. Fransýz hekimleri Jean Itard ve Edouard Sequin’in yöntemlerini kullanarak bazý sonuçlar elde eden Montesorri, bu tür yöntemlerin normal çocuklarda daha baþarýlý sonuçlar vereceðini düþündü. 1907'de Roma’nýn kenar mahallelerinde 3-6 yaþlarýnda ilgilenilmeyen çocuklarýn devam ettiði ilk Montesorri okulunu açtý. Bu dönemde her çocuðun kendine özgü ritmiyle geliþmesini saðlayacak öz eðitimi desteklemek gerektiðini savunan Montesorri’nin okulunda çocuklarýn gösterdiði sosyal geliþmeler kýsa sürede uluslararasý çapta duyuldu. Bugün dünyanýn pek çok ülkesinde Montesorri okullarý bulunuyor. Türkiye’de de bu tarz eðitim veren bazý okul öncesi eðitim kurumlarý var.

Montesorri’nin eðitim sisteminde çocuðun beþ duyusunun eðitimi yoluyla, aþamalý öðretim amaçlanýyor:

“3, 4, 5 yaþlarýndaki çocuðun içgüdüsel amacý kendini geliþtirmektir. Doða bir düzen ve disiplinden oluþur. Ýnsanýn doðasýnda da dünyayý duyularla algýlamaya dayalý bilinç temel alýnmalýdýr ve algý kabiliyeti geliþtirilmelidir.

Çocuk, özgürlüðünü onun için önceden titizlikle seçilmiþ malzemenin sýnýrlarý içinde yaþar. Sunulan çeþitli öðretim araçlarý arasýndan hangi malzemeyi seçeceðine çocuk kendisi karar verir. Çocuklarýn öðrenme sürecine ilgisi, kendi seçtiklerini yapmaktan duyduklarý zevk ve baþarý duygusu aracýlýðýyla saðlanýr. Montesorri’nin kullandýðý öðrenimi geliþtirici araçlar arasýnda zýmpara kaðýdýndan yapýlmýþ, dokunmayý geliþtirici harfler, problem çözümü için geometrik bilmeceler ve matematik kavramlarýný geliþtirici boncuklar yer alýr. Öðrenim basitten karýþýða, somuttan soyuta doðru geliþtirilir.”

Bu sistem, çocuðun yaratýcý potansiyeline ve öðrenme isteðine inanmak, kiþiliðine saygý göstermek gibi temel ilkelerden yola çýkýyor. Günümüzde notsuz okul, açýk sýnýf, öðretim merkezi ve programlý öðretim gibi uygulamalar temelini bu yöntemden alýyor. Bu yöntemin en çok eleþtirilen yönüyse "aþýrý bireyciliði ve çocuðu çevresinden uzaklaþtýrma tehlikesi"…

Derleyen: Ayþe Ýlknur Þengül

 

WALDORF EÐÝTÝMÝ

Özgür iradeyi kullanabilme yetisi 

ÝLK Waldorf Okulu, Rudolf Steiner’in I. Dünya Savaþý sonrasý yoksul Almanya’sýnda 1919 yýlýnda Stuttgart kentindeki Waldorf-Astoria sigara fabrikasýnýn iþçileri için verdiði bir dizi eðitim konferansý sonucu kuruldu. 2001 yýlýnda dünyada 605’i Avrupa’da olmak üzere, 845 Waldorf Okulu bulunuyordu. Sadece Almanya’da bulunan Waldorf Çocuk Yuvasý’nýn sayýsý ise 500.

Steiner, önemli olanýn çocuk eðitimi deðil, insan eðitimi olduðuna iþaretle, aslýnda bir irade eðitimi gerektiðini, zeka ve ahlakýn karakter geliþimiyle atbaþý gittiðini belirtiyor. Gözlemlerine dayanarak, insan geliþiminin yediþer yýllýk bir ritim içinde birbirini izleyen birkaç doðumla gerçekleþtiðini söyleyen Steiner’in öngördüðü sistem þu prensiplerle hareket ediyor: Ýlk yedi yýllýk dönemde çocuðun fizik bedeni geliþir. Bu dönemde çocuk baþlý baþýna bir duyu organý gibi, içinde yaþadýðý ortamda olup bitenin tümünü kaydeder ve dünyanýn iyi olduðuna inanýr. Anne babaya sevgi ve þefkat göstermenin yanýnda, bilinçli davranmak konusunda da büyük görev düþer. Yönlendiren, koruyan, gözeten ve ölçüyü veren olmalýdýrlar. Ev içinde olup bitenlere, konuþulanlara ve davranýþlara çok dikkat edilmesi gerekir, zira çocuk anne babaya sonsuz güven duyar ve onlarýn otoritesini sorgusuz sualsiz kabul ettiðinden, bu dönemde her konuda büyükleri örnek alýr ve onlarý taklit ederek öðrenir.

Gün belli bir ritim içinde geçmelidir, zira ritim iradeyi güçlendirir. Oyuncak seçimi önemlidir, gerçeðe tamý tamýna uymayan, çocuðun pek çok þeyi zihninde hayal gücüyle tamamlamasýna izin veren türde oyuncaklara yer verilmelidir. Masal anlatýmý asla ihmal edilmemelidir.

Yedi yaþ civarýnda kalýcý diþlerin çýkmasý, çocuðun artýk toplumsallaþmaya hazýr olduðunun bir dýþavurumu olarak alýnmalýdýr. Bu, ikinci bir doðum gibidir. Böylece okul çaðý baþlar, artýk bellek zihinsel iþlemler sonucu ortaya çýkanlarý saklayacak duruma gelmiþtir. Bu kez öðretmenlere büyük görev düþer. Öðretmenler, çocukla sahici bir ruhsal iletiþim kurabilmelidir. Alýþkanlýklar, vicdan, karakter, huylar bu dönemde geliþir. Çocuða hazýr bilgi aktarmak yaratýcý deðildir, tersine onun zihinsel melekelerini kullanarak geliþtirebilmesi için zihninde sorular uyandýracak bir öðretim þekli seçilmelidir. Resimsel örnekler ve karþýlaþtýrmalarla çocuðun hayalgücü desteklenmelidir. Coþku, hayranlýk, heyecan, sempati, antipati üzerinden öðrenmek kolaylaþýr. Ayrýca ilkokul çocuklarýnýn hareket ihtiyaçlarýna cevap verebilmek için canlý ve interaktif bir ders programý hazýrlanmalýdýr. Resim ve müzik derslerine önem verilerek duygusal zekanýn geliþmesi desteklenmelidir; duygular düþüncelerin ön adýmlarýdýr.

Bitkiler ve hayvanlar alemi öðretilir. Bahçecilik, dokumacýlýk, ciltleme, marangozluk gibi eliþleri ile maddeyi iþleyerek yeni þeyler üretmeye alýþtýrýlýr.

14 yaþýndan itibaren buluð çaðýyla birlikte çocuk artýk konularý idrak etmek, nedenleri kavramak ister, zira dünyaya üçüncü doðum sayýlan cinsiyet bilinciyle birlikte benliði geliþmektedir.

Öðretmenle iliþki, artýk düþünerek kavrama ve kendi yargýsýný oluþturma düzeyine gelmiþtir. Soyut düþünme yeteneði geliþtiðinden, bilimlerde neyin nasýl düþünüldüðü safha safha birlikte yaþanmalýdýr. Ayrýca genç çocuk artýk yeteneklerinin ve heveslerinin ne olduðuna yavaþ yavaþ kulak kabartmaya baþlar. Öðretmen bu bakýmdan uyanýk olabilmeli ve genci yönlendirmeye çalýþmalýdýr. Genç, idrak ettiði þeyleri hayata geçirebilmeyi öðrenmelidir. Artýk bedensel, duygusal ve zihinsel geliþim tamamlanmaya doðru gider. Nesnellik geliþir. Gencin cesaretini, yaratýcý zekasýný zorlayacak ve tüm gücünü göstermesini gerektiren yýllýk dönem ödevleri hazýrlanmalýdýr. Gruplar halinde uygulamalý dersler, seminerler, laboratuvar ve tasarým çalýþmalarý, tiyatro oyunlarý sahnelenmeli ve spor yarýþmalarý ile geziler yapýlmalýdýr. 

Yirmi bir yaþýna gelmiþ bir genç, kendi kendinin bilincini geliþtirmiþ, özdeþliðini gerçekleþtirmiþ ve bir dünya görüþü edinmiþ, toplumsal yaþama girerek katký saðlayacak hale gelmiþ, ergin bir kiþi olmuþtur. Ýstiyorsa meslek eðitimi ya da araþtýrma yapmak için eðitime devam edecektir.

Sonuç olarak eðitim, yönlendirilmeli, öðrenmeden giderek kendi kendine belirlenen öðrenmeye geçmeli ve insanýn özgür iradesini kullanabilme yetisi geliþtirilmelidir. Doðal geliþme bir kültürel geliþmeye akarak biçimlenmelidir. Bu tür özgür insanlarý yetiþtirecek, öðretmenliði meslek deðil, sanat gibi gören ve uygulayan öðretmenlere ihtiyaç vardýr.

Waldorf eðitiminde, not vermek, sýnýfta kalmak yoktur, ilkokulda sýnýf öðretmeni tüm dersleri hazýrlar ve uygular, bütün bir dönem her sabah ilk iki saat bir ana konu iþlenir, ‘eyleyerek öðrenme’ uyarýnca önce yazma, sonra okuma öðrenilir.

Oyunlar ve þarkýlarla çocuðun ilgisi canlý tutularak dersler sadece uslu uslu oturulacak saatler olmaktan çýkarýlýr. Birinci sýnýftan itibaren iki yabancý dil öðrenilmeye baþlanýr. Ortaokulda el iþi, iþletme ve toplumsal çalýþmalarla uygulamalý eðitime aðýrlýk verilir. Dil yetisi ve toplumsal iletiþimin geliþmesine ket vurmamak bakýmýndan bilgisayar ancak ortaokulda öðrenilir. Teknoloji ve bilgi iþlem dersleri baþlar. Öðretmen karne hazýrlamaz, ama her çocuðun yetenekleri ve kiþisel geliþimi hakkýnda defter tutar. Velilerle çok sýk görüþülür. Okul velilerle öðretmenlerden oluþan ve her hafta toplanan bir kurul tarafýndan idare edilir.

Öðrenim süreci, üniversite öncesi öðrenim olarak bilgi aktarýmýndan ibaret görülmez. Tersine, çocuðun insan olarak içsel özgürlüðünü geliþtirmesine ve konularý derinlemesine kavrayarak, yaþamýnda karþýlaþacaðý sorunlara gruplar halinde pratik çözümler üretmeyi öðrenmesine çalýþýlýr.

Bu baðlamda eðitim, aslýnda ritmik yaþam dönemlerinde çocuða saðlanan ebelik hizmetleri olmaktadýr. Waldorf’a göre eðitim sürecinde anne babalar ve öðretmenler insaný biçimlendirdiklerini ve ebelik yaptýklarýný hiç unutmamalýdýrlar.

" Usta çömlekçidir,

 öðrenciyse killi toprak.

 Biçimlendire biçimlendire

 her kusuru ortadan kaldýrýr.

 Ýçerden sevgiyle tutar,

 dýþardan þefkatle vurarak sýkýþtýrýr. "

(Rudolf Steiner'in görüþleriyle, Ýsviçreli eðitbilimci Jean Piaget'nin çocuk psikolojisi ve eðitimi hakkýnda geliþtirdiði kuramlar arasýnda büyük benzerlikler vardýr.)

 

Derleyen: Tarhan Onur

 

Darüþþafaka Lisesi:

Eðitimde bütünsel bakýþ… 

DARÜÞÞAFAKA Lisesi, ailenin mali olanaksýzlýklarý nedeniyle öðrenimlerini sürdüremeyen yetim öðrencilere, ilkokul 4. sýnýftan lise sona kadar yatýlý olarak eðitim veren bir kurum. Temel amacý; öðrencilerin giyim, barýnma, yemek, kitap, saðlýk gibi temel ihtiyaçlarýnýn da karþýlandýðý okulda, iyi bir öðrenim vermenin yaný sýra onlarý hayata hazýrlamak, sosyal becerilerin geliþmesine yardýmcý olmak. Bu yönde fotoðrafçýlýktan sinemaya, tenisten eskrime, izciliðe kadar pek çok alanda öðrencilerin katýlýmýyla gönüllü öðretmenler eþliðinde kulüp çalýþmalarý yürütülüyor. Çevre Kulübü de bunlardan biri. Bilimsel araþtýrma ve proje çalýþmalarýnýn uygulandýðý okulda, çevreyle ilgili yapýlan çalýþmalarda temel amaç, doðayla ilgili bireysel/toplumsal farkýndalýk ve duyarlýlýðýn artýrýlmasý ve çözüm yöntemlerinin oluþturulmasý.

Lise düzeyinde kimya projeleri, genellikle çevreye yönelik konulardan seçiliyor. Örneðin; Bandýrma borik asit fabrikasý alçýlý atýðýnýn yeni bir yapý malzemesi olan Alker (alçýlý kerpiç) üretiminde kullanýmý üzerine bir proje yürütülüyor. Bir diðeri yine Bandýrma’da sülfürik asit fabrikasý atýðý olan pirit küllerinden demirli gübre katkýsý üretimi. Yýlda yaklaþýk 200 bin ton atýlan pirit küllerinden elde edilen yeni malzemenin, yüzde 60’ý demir eksikliði gösteren Anadolu topraklarýnda gübreye katýlarak yüzde 10 civarýnda ürün verimini artýrabileceði tahmin ediliyor.

Öðrencilerin yaþayarak, merak duyarak, soru sorarak, araþtýrarak geliþtirdikleri bu bilimsel çalýþmalarda zaman zaman üniversitelerle de baðlantýlar kuruluyor. 

Çeþitli okul projelerin tarih, matematik, coðrafya gibi farklý disiplinlerle zenginleþtirilmeleri, çevre eðitiminin temel amaçlarýndan olan bütünsel bakýþ açýsýnýn kazandýrýlmasýna yönelik büyük bir adým.

Yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür,

Ve bir orman gibi kardeþçesine...  

Yazý: Meltem Ceylan

 

HIGH/SCOPE YAKLAÞIMI

Hoþgörülü bir öðrenme ortamý 

ETKÝN öðrenmeyi temel alan bir programý olan High/Scope, New York’un zenci mahallelerinde þiddete eðilimli çocuklar için hazýrlanan özel programlardan geliþtirilen bir yaklaþým.

Olumlu yetiþkin-çocuk etkileþimleri, çocuklara karþý hoþgörülü bir öðrenme ortamý, tutarlý bir günlük akýþ ve çocuklarýn günlük deðerlendirmesinin bir ekip tarafýndan yapýlmasý "etkin öðrenme"nin temel ilkelerini oluþturuyor.

Küçük çocuklar kendilerinde merak uyandýran insanlar, materyaller, olaylar ve fikirler hakkýnda soru sorar ve bu sorulara yanýt bulmaya çalýþýrlar. Çocuklar problemleri çözmek için "temel", "anahtar" deneyimleri kullanýrlar. Temel deneyimler, çocuklarýn zihinsel, duygusal, sosyal, fiziksel geliþmelerini saðlayan; insanlar, materyallerle fikirlerle çocuklar arasýnda kurulan sürekli etkileþimlerdir. Örneðin hayali oyun oynama, dili eðlenceli bir biçimde kullanma, hareketle yaratýcýlýðý ifade etmek gibi uygulamalar çocuða temel deneyimler kazandýrýr.

Etkin öðrenme yetiþkinle çocuk arasýndaki olumlu etkileþimlere baðlýdýr. Yetiþkinler gün boyunca çocuklarla denetimi paylaþýr, çocuklarýn güçlü yönleri üzerine odaklanýr, çocuklarýn oyunlarýný destekler ve sosyal çatýþmalara karþý bir problem çözme yaklaþýmý izlerler.

Etkin öðrenme çocuklara seçim yapmalarý ve karar almalarý için olanak saðlar. Oyun yerini belli baþlý ilgi alanlarýný içerecek þekilde düzenler. Yetiþkinler tutarlý bir günlük program akýþý planlar. Bu düzen, küçük çocuklarýn bir sonraki etkinliðin ne olacaðýný tahmin etmelerini saðlar. Bu onlara büyük ölçüde denetim gücü kazandýrýr. Günlük düzende planla-yap-deðerlendir, küçük grup zamaný ve büyük grup zamaný yer alýr.

High/Scope okul öncesi eðitim yaklaþýmýnda ölçme süreci; ekip çalýþmasý, günlük olaylarý not alma, günlük planlama ve çocuklarýn ölçümünü kapsar.

High/Scope yaklaþýmý Türkiye’de de bazý özel okullarda uygulanýyor.

 

 

Avusturya Liseliler Vakfý Ýlköðretim Okulu (ALEV)

“Okul, yaþama hazýrlar”

ALEV’in kurucularý, eðitim sistemini oluþtururken, önce "Okul neden var?" sorusunu cevaplamaya çalýþmýþlar. "Okul yaþama hazýrlar" prensibinden yola çýkarak, çocuklara "düþünme, sorgulama, dili kullanma, bedeni kullanma, kendini ifade edebilme" gibi yaþamlarýný güzelleþtirip kolaylaþtýracak beceriler kazandýrmayý amaçlýyorlar. Bunlarý yaparken de öðrencilere doða koruma, sanatsal yaratýcýlýk gibi, baþkalarýnýn da yaþamýný kolaylaþtýracak beceriler kazandýrýlmaya çalýþýlýyor.

Doðanýn eðitici gücünden yararlanmak da ALEV okullarýnýn prensipleri arasýnda. En önemlisi, çocuklarýn yaþamlarýnda, iliþkilerinde ve yaptýklarý her iþte "özenli" olabilmeleri için "doðadaki kusursuz özen"den örnekler veriliyor.

"Konum olarak doðanýn içindeyiz. ALEV’de benim asýl amaçladýðým bir yönetici olarak doðada gördüðüm özeni çocuklara aþýlamak. Örümcek aðý, bal yapan arý ve doðum... Özen, sonunda hep ortaya hoþ bir þey çýkarýyor," diyor okulun müdürü Sedat Sönmez.

1998 yýlýndan bu yana eðitim veren okulda uygulanan sistemin hem çocuklarýn kiþiliklerini geliþtiren, hem de Türkiye þartlarýna uygun bir program olmasýna özen gösterilmiþ. Milli Eðitim Bakanlýðý müfredatýna baðlý olsa da, yöntem olarak dünyadaki çeþitli alternatif uygulamalarý araþtýrarak bir sentez oluþturulmuþ. Örneðin derse baþlamadan önce kendi düþüncelerini dile getirip o gün ne yapýlacaðýnýn planlanmasýna çalýþýlan High/Scope yaklaþýmýna ek olarak öðretmen, yönlendirme ve kolaylaþtýrýcýlýk rolünü üstleniyor. Waldorf Okulu’nda olduðu gibi öðrencilerin düþüncelerini sýnýrsýz yazma ve sorgulamayý önemsiyorlar. Ancak bunlarý yaparken genel ahlak kurallarýnýn dýþýna çýkmamaya özen gösteriyorlar.

Çocuklarý sýkýþýk, gri binalardan çýkararak, doðanýn içinde, bitki yetiþtirerek, topraðý ve toprakta yaþayan canlýlarýn yaþamýný inceleyerek, bisiklete binerek, kýsacasý aðýrlýklý olarak doðal araçlardan yararlanan bir eðitim sistemi uygulanýyor. Mümkün olduðu kadar doðaya uygun malzemeler kullanýlýyor. Okulda katkýsýz undan yapýlmýþ ekmek yeniliyor ve atýklar yeniden kullaným ya da geri dönüþüm için ayrýlýyor, suyu kendileri arýtýyorlar, daha sonra gübre olarak kullanmak üzere organik çöplerle kompost yapýyorlar. Bazý sivil toplum kuruluþlarýyla endemik bitkiler üzerinde bir eðitim çalýþmasý planlýyorlar. Ayrýca okulda beden dili eðitimini temel alan Orff sistemi de uygulanýyor.

ALEV’de bir ölçü olmak zorunda olduðu için sýnav var. Almanca ve Ýngilizce eðitim veriliyor.

 

"Çocuklarýnýz sizin çocuklarýnýz deðil / Onlar, kendi yolunu izleyen yaþamýn oðullarý ve kýzlarý / Sizin aracýlýðýnýzla geldiler ama sizden gelmediler / Ve sizinle birlikte olsalar da sizin deðiller / Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düþüncelerinizi deðil." 

       HALÝL CÝBRAN

 

SUMMERHILL OKULU

Yaþama hazýrlýk

SUMMERHILL 1921 yýlýnda Londra’nýn yüz mil kadar uzaðýndaki Suffolk’un Leiston kasabasýnda A.S Neill tarafýndan kurulmuþtur. 1883 yýlýnda Ýskoçya’da doðan A.S. Neil Edinburg Üniversitesi’ni bitirdikten sonra 15 yýla yakýn bir süre çeþitli ülke ve okullarda öðretmenlik yapmýþtýr. Eðitim tarihinde büyük bir deney anlamýna gelen Summerhill okulunu kurmasýyla bütün dünyada eðitimcilere örnek olmuþ, Freud, Wilhelm Reich, Homer Lane gibi bilgin ve düþünürleri etkilemiþtir.

A.S Neil yaþamýn amacýný mutluluðu bulmak olarak tanýmlar. Bu da insanýn kendisiyle ilgili þeyleri bulmasý anlamýna gelir. Kiþinin kendini bulacaðý dönemde yetiþkinlerin ortaya koyduðu okul çalýþmalarýnýn çoðu yalnýzca zaman, enerji ve sabýr savurganlýðýdýr. Bu okullar çocuklarýn temel hakký olan durmadan oyun oynamaktan alýkoyar, onlarýn taze omuzlarýna yaþlý kafalar kondurur. Öðrenmek oyundan sonra gelmeli ve öðrenme hoþ bir hale getirilmek için oyunla karýþtýrýlmamalýdýr. Eðitim, bir yaþam hazýrlýðý olmalýdýr. Bizim kültürümüz bu konuda çok baþarýlý deðildir. Eðitimimiz, politikalarýmýz, ekonomilerimiz savaþa yol açmýþtýr. Ýlaçlarýmýz hastalýðý, dinimiz, faizi soygunculuðu ortadan kaldýramamýþtýr. Övüngen insanlýðýmýz ise bize yaþam veren doðayý kirletip yok oluþuna sürükleyen bireyleri alkýþlamaya devam etmektedir. Çaðýn ilerlemeleri makinalardadýr... Radyoda, televizyonda, elektronik aygýtlarda, jet uçaklarýnda. Yeni dünya savaþlarý insanlýðý korkutmaktadýr, çünkü dünyanýn toplumsal bilinci hala ilkeldir.

Summerhill’de temel ilke, okulun özgürlükle yönetilmesidir. Hiçbir çocuk derslere devam etmek zorunda deðildir. Çocuklar okula uymak durumunda deðildir, okul çocuða uymalýdýr. Etkin çocuklarý sýralarda oturtup, çoðunlukla yararsýz konularý çalýþtýran bir okul, iyi bir okul deðildir. Bu yalnýzca böyle bir okula inananlar için iyi bir okuldur, ki bu insanlar yaratýcý olmayan kiþilerdir ve istedikleri, baþarý ölçeði para olan bir uygarlýða uyacak yumuþak baþlý, yaratýcýlýktan nasibini almamýþ çocuklardýr. Dersler seçmelidir. Çocuklar derslere girip girmemekte özgürdürler.

Bir program vardýr, ama yalnýzca öðretmenler için. Yeni öðretim yöntemleri yoktur, çünkü öðretim kendi baþýna çok önemli görülmemektir. Çocuk öðrenmek istediðinde nasýl öðretilirse öðretilsin, öðrenir.

Tüm öðrenciler yatýlýdýr ve üç gruba ayrýlmýþlardýr: 5 ve 7 yaþ arasýndaki en küçükler, 8-10 yaþ arasýndaki ortalar ve 11-16 yaþ arasýndaki büyükler. Erkek çocuklarýn ikisi, üçü ya da dördü ayný odada kalýrlar, kýzlar da öyle. Yalnýzca bir iki büyük öðrencinin özel odasý vardýr. Öðrenciler odalarýný toplamak zorunda deðildirler ve kimse de arkalarýndan toplamaz. Özgür býrakýlmýþlardýr. Hiç kimse onlara ne giyeceklerini söylemez, istediklerini istedikleri zaman giyebilirler.

Okulda sýnýf sýnavlarý yoktur ancak üniversiteye gitmek isteyen öðrencilerin varlýðý nedeniyle Summerhill öðretim kadrosu her zaman bütün konularý öðretebilecek nitelikte olmak durumundadýr. Ve böyle öðrenciler sýnavlarý çok güç bulmazlar. Genellikle on dört yaþýnda ciddiyetle sýnavlara hazýrlanmaya baþlayýp ilk giriþte olmasa da kazanmayý baþarmýþlardýr. A.S. Neil’e göre önemli olan tekrar denemeleridir.

Her gün Ýngilizce, matematik, tarih, coðrafya, fizik, kimya, labaratuvar gibi dersler, sabah 9.30 ile 13.00 arasýndadýr. Öðleden sonralarý herkes bütünüyle özgürdür. Atölyede bisiklet onarmak, motorlarla, radyolarla, oyuncak ve resim yapmakla uðraþmak çocuklarýn tercihlerinden bazýlarýdýr. Saat dörtteki çaydan sonra çeþitli etkinlikler baþlar. A.S. Neil büyüklerin okumak, orta sýnýflarýn sanat odasýnda çalýþmak, resim yapmak, yer muþambasý kesmek, deri iþleriyle uðraþmak, sepet örmek ve en çok da seramikle uðraþmaktan hoþlandýklarýný gözlemlediðini söylemiþtir. Büyükler daha çok beþten sonra tahta ve demir atölyelerinde çalýþmayý tercih etmiþlerdir. Cumartesi özel bir gündür çünkü genel okul toplantýsý yapýlýr. Okul toplantýsýný dans izler ve genellikle pazar, tiyatro gecesidir. Çocuklar kendi oyunlarýný kendileri yazarlar, kostümleri ve sahneyi kendileri düzenlerler.

Cumartesi toplantýlarýný bütün okul yönetir, Summerhill’de herkesin haklarý eþittir. Her öðrenci ve öðretim üyesinin bir oy hakký vardýr. Altý yaþýnda bir çocukla okul müdürünün oyu arasýnda hiçbir fark yoktur. Okulu ilgilendiren her þeyin kararý bu toplantýlardan çýkar. Yasa yapmak için bir okul kurulu oluþturulur, bu kurula bir çocuk baþkanlýk eder ve isteyen herkes kurula katýlabilir. Bu kurulun sýnýrsýz bir tartýþma gücü vardýr ve yasa yapma konusunda yetkilidir.

Summerhill kýrk yýlý aþkýn bir süreyle varlýðýný sürdürmeyi baþarmýþ örneklerden biridir. Okuldan ayrýlan gençlerin bazýlarý kaptan, hemþire, hostes, klarnetçi, balerin, radyo operatörü, ünlü ulusal bir gazetenin hikaye yazarý, büyük bir firmanýn pazarlamacýsý olmuþlardýr. Bazýlarý ise Cambridge’de Tarih, Manchester’de Modern Diller üzerine, Oxford’da Matematik Profesörü olarak çalýþmýþlardýr. Toplumun çoðunluðunun deðer yargýlarýna göre bu sonuç baþarýlý sayýlsa da okulun kurucusu A.S Neil’e göre mutsuz bir matematik profesörüyle mutsuz bir çöpçü arasýnda fark yoktur, gerçek baþarý: Sevinçle çalýþma, olumlu bir biçimde yaþama yeteneðidir ve bu tanýmlamaya göre Summerhill öðrencilerinin çoðu, yaþamda baþarýlý olabileceklerdir.

Yazý: Seyran Tanrýtanýr

Kaynak: Bir Eðitim Mucizesi, A. S. Neil (Çev: Güler Dikmen Nalbantoðlu), Yaprak Yayýnlarý, 1990

 

 

Haber No: 68